Countless earthquake that occurred in Turkey, not
suitable for people of any disaster instantly majority of the number of
buildings that have completed the oldest and
technical life could result in the loss of life and earthquake regulations
building construction due to 'Urban Renewal' concept has come to the fore. The
law, known as the, “Urban Transformation” law, was put into effect in 2012 by
mobilizing the public. This concept, which has started to be applied in certain
provinces and regions and spread throughout the country, has brought positive
and negative social changes in the areas where people live. It is an inevitable
fact that the urban transformation laws and projects prepared without
sufficient scrutiny, evaluation and discussion from a sociological point of
view are taken into consideration. In addition to this, urban transformation,
by changing the fate of the settlement area and / or collapse areas, of course,
gives the region different impulses. In this study, it has been tried to
examine the transformation of Halkalı wastdump in Küçükçekmece and its indirect
consequences in terms of sociological, economic and physical aspects.
Keywords: Urban Transformation, Halkalı Waste-Dump, Sociological Change in Küçükçekmece, Transformation Effects…
1. GİRİŞ
Araştırmaya
konu olan Küçükçekmece ve Eski Halkalı Çöplüğü elbette Kent kavramı dahilinde
irdelenebilir. Sebep o ki İstanbul üzerindeki her bir ilçenin dönüşüm ve
gelişimi doğrudan şehri(kent) etkilemiş ve halen de etkilemektedir. Bu kavram,
geçmişten bugüne dek çeşitli alanlarda bilim ve düşünce adamlarının farklı
boyutlardan ele almasıyla tanımlara bürünmüştür. Genel bir tanım yapmak
gerekirse Kent, birbirinden farklı özelliklere sahip homojen özellikte olmayan
bireylerin yaşadığı, ekonomik aktivitelerin farklılaştığı, eğitim, sağlık,
eğlence, dinlence vb. insani ihtiyaçların karşılanabildiği belli bir nüfus büyüklüğüne ulaşmış yaşam alanıdır.
İstanbul içerisinde bulunan ilçeler de başlı
başına bir kent olabilecek yoğunluğa ve doygunluğa ulaşmış olduğu için
Küçükçekmece üzerinden bakarsak ilçelere de bu kent kavramının özelliklerini
benzeştirebiliriz.
Kent olarak tabir edilen alanlarda, tüm bu
çeşitlilik ve insani ihtiyaçların artışından dolayı da kaçınılmaz bir büyüme
söz konusudur. Özellikle ülkemizdeki yoğun nüfusa sahip metropollerde,
insanların ve/veya ilgili idarelerin kontrolsüz bir şekilde şehirleşmesinden ve
yerleşkeler kurmasından ötürü ortaya çıkan kentsel kargaşa ve düzensizlik ile
insanların doğaya ve kendine zarar verme süreci hızlanmış oldu. Buna ilaveten
bakımsız kalan konut kümeleri, yerleşim alanları ve fiziki açıdan yetersiz
dayanıma ve konfora sahip kontrolsüz yapılan yapıların çoğalmasından sonra bir
deprem kuşağı içerisinde bulunan ülkemizde yaşanan depremlerle zarar gören
insanların ve çevrenin hali, Kentsel Dönüşüm kavramı üzerinde çalışılması
gerektiğini elzem kılmıştır.
Dünyada
kentsel dönüşüm kavramı daha çok sanayileşme ve sanayi şehirlerinin kurulmasından
sonra gündeme taşınmaya başlanmıştır. Artan çevresel düzensizlikler,
sosyolojik, ekonomik ve fiziksel sorunların artışı ve yenilenme ihtiyacından
dolayı çeşitli bakış açılarıyla uygulanmaya çalışılmıştır. Ülkemizde ise daha
çok 1999 Marmara Gölcük Depreminden sonraki kayıplar ve farkına varılan
yanlışların düzeltilmesi ihtiyacından dolayı gündemde yer almaya başlamış olan
Kentsel Dönüşüm kavramı üzerine gereken fizibilite ve planlama
yapılamamıştır. Maalesef bu deprem
etkisinden dolayı da bu kavram, sadece fiziki bir dönüşüm algısı içerisine
hapsedilmiştir. Küçükçekmece’de de
kısmen bu yönden bir gelişim söz konusudur.
Sonraları
çıkan kanunlar ile ketsel dönüşüm üzerine çalışmalar başlamış ve özellikle
kontrolsüz yerleşimi fazla olan büyükşehirlerde dönüşüm uygulamaları hayata
geçirilmiştir. Bu yasalardan birisi olan 6306 sayılı Afet Riskli Yapıların
Yenilenmesi Hakkında Kanuna göre, kentteki afet riski taşıyan alanların
belirlenip, sağlıklı ve de yaşanılabilir hale getirilmesidir. Kanun,
Türkiye’nin her tarafındaki kent ve köylerdeki ekonomik ömrünü tamamlamış,
yıkılma riski taşıyan binaların devletin sağladığı yapım kredisi, kira
yardımı, belediye harç-vergi avantajlarını da kullanarak yeniden yapılmasını
öngörmektedir.
Kısaca
kentsel dönüşümle kaçak yapılaşmanın önüne geçilmesi, depreme dayanıklı
olmayan, ekonomik ömrünü doldurmuş binaların yeniden yapılarak olası doğal
afetler sonucu oluşacak zararların en aza indirilmesi amaçlanmaktadır. Ancak
bu dönüşümler fiziki olarak gerçekleştirildiği için bütünsel bir dönüşüm tam
manada gerçekleştirilememiştir.
2.
KENTSEL DÖNÜŞÜM KAVRAMI
Kentsel
yaşam alanları daha önceden de bahsettiğim üzere insan faaliyetleri açısından
karmaşık ve dinamik sistemler bütünüdür. Fiziksel, toplumsal, çevresel,
ekonomik ve hatta siyasal ve ideolojik faktörlerin etkisinde değişim ve dönüşüm
gösterdikleri gibi, kendileri de birçok değişim dönüşüme neden olabilirler.
Kentsel mekandaki değişim ve dönüşümler, kimi zaman mekan ve yaşam kalitesini
arttırıcı yönde olurken; kimi zaman ise, mekanın ekonomik, toplumsal, çevresel
ve fiziksel çökme ve bozulması olarak kendini gösterir. Kentsel dönüşüm bir
olgu olarak belirli bir zaman aralığında sürekli gerçekleşmektedir. Olması
gereken ve olmakta olan farklı özelliklere sahip olabilmektedir. TDK sözlüğünden
yola çıkarak Kentsel Dönüşümü, kentsel alanların var olan durumundan başka bir
biçime girmesi, başka bir durum alması olarak tanımlayabiliriz.
Tarih
boyunca bilim ve düşünce insanlarına göre kentsel dönüşümün bir çok farklı
tanımı yapılmıştır:
Linchfield (1992); “kentsel
dönüşümü, kentsel bozulma süreçlerini daha iyi anlama ihtiyacından doğan ve
gerçekleştirilecek dönüşümde elde edilen sonuçların üzerinde uzlaşma” olarak,
Dannison (1993); “kentsel
dönüşümü, kentsel çöküntü alanlarında yoğunlaşan sorunların eşgüdümlü bir
biçimde çözümlemek için ortaya konulan yöntem” olarak,
Roberts (2000); “kentsel
dönüşümü, kapsamlı ve bütünleşik bir vizyon ve eylem olarak, bir alanın
ekonomik, fiziksel, toplumsal ve çevresel koşulların sürekli iyileştirilmesini
sağlamaya çalışmak”, olarak tanımlamışlardır.
Bu tanımlardan yola çıkarak Kentsel Dönüşümü; “ Çöküntü ve bozulmaya maruz
kalmış olan insan yerleşim alanlarının sosyolojik, ekonomik, toplumsal,
fiziksel ve çevresel yönden şartlarını kapsamlı ve bütüncül çalışmalarla
iyileştirmeye ve geliştirmeye yönelik uygulanan planlama, strateji ve
eylemlerin bütünü” olarak tanımlayabiliriz.
3.
TÜRKİYEDE KENTSEL DÖNÜŞÜM
SÜRECİ
Türkiye
bazında bakıldığında, kent yenileme ihtiyacını ortaya çıkaran sebepler ülkemize
özgü kentleşme özellikleri ve sorunları ile yakından ilişkilidir. Türkiye’de
kentler, aşırı nüfus yığılmaları, afet tehlike ve riskleri, yanlış yer seçimi
kararları gibi çeşitli nedenlerden kaynaklanan sorunlarla karşı karşıyadır. Bu
sorunların her biri, ülkemiz için kentsel dönüşüm / yenileme ihtiyacını doğuran
faktörlerdir. Olağandışı kent yenileme nedenlerini ise, depremler başta olmak
üzere afetler ve afet riskleri oluşturmaktadır.
Ülkemizde Osmanlı döneminde yangın
bölgelerinin yeniden inşası ile ilk örnekleri görülen kent yenileme
uygulamalarını kültür ve tabiat varlıklarını koruma anlayışı içinde, kentsel
sitlere yönelik çalışmalar izlenmiş; günümüzde ise, yasa dışı ve yaşam kalitesi
düşük kentsel alanların yasallaştırılması ve sağlıklaştırılması, prestijli yeni
merkezi iş alanları, fuar, alışveriş ve eğlence merkezleri, uluslararası tatil
köyleri, golf sahaları gibi dönüşüm uygulamaları ile devam etmiştir. Son
dönemlerde ise gecekondular, afet riski olan bölgeler gibi kentsel sorun alanlarının
çözümüne yönelik uygulamaların kent yenileme/dönüşüm projelerinde ön plana
geçtiği görülmektedir.
1950’ler ve onu takip eden yıllarda
ülkenin sosyo-ekonomik yapısında yaşanmaya başlayan gelişmeler kentleşme
hızının ve kentsel nüfusun artışına neden olurken, kentler bu yıllardan
itibaren hiç görmedikleri ölçüde hızlı bir dönüşüm sürecine de girmişlerdir. Bu
süreçte yeni merkezler ortaya çıkmış, kentlerin gelişme yönleri değişmiş,
merkezi iş alanı içinde kentsel rantların artmasıyla ekonomik ömrünü
tamamlamadan binaların çoğu yıkılarak yerlerine çok katlı yapılar inşa edilmiş,
yeşil alanlar ve tarım toprakları gibi yerleşime uygun olmayan alanlar
konutlarla kaplanmaya başlanmış, kent merkezleri daha kalabalık ve değerli hale
gelmiştir (Tekeli, 1991: 41; Kıray, 1982a: 270). Bu dönüşüm sürecinde kentler
plansız gelişmeleri yanında hem doğal, tarihi ve kültürel çevreyi hem de afet
risklerini göz ardı ederek büyümüşlerdir. 1950 ve 60’lı yıllardan itibaren
İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyük kentler bu dönüşümün simgesi haline
gelmiştir (Keskinok, 2001: 37; Tekeli, 1982: 70; Görmez, 2004: 43). Kent içinin
dönüşümü yanında 1980 sonrasında kentler, çevrelerine eklenen yeni oluşumlarla
(gecekondu alanları, sanayi bölgeleri, devlet kurumları, üniversite kampüsları
vb.) “yağ lekesi” gibi, boşluksuz büyümeye başlamışlardır (Tekeli, 2001: 83).
Gecekondulaşma sorunu bu yıllardan itibaren ekonomik ve sosyal yapıyla bağları
çerçevesinde kentsel bir olgu haline gelirken, yaygınlaşmıştır (Kıray, 1982b:
278; Keleş, 2002: 557; Görmez, 2004: 16; Eke, 1998: 24).
Olağandışı kent yenileme nedenleri
açısından bakıldığında, ülkemizde depremler başta olmak üzere doğal afetlerin
ve doğal afet risklerinin kentlerin yenilenmesi ihtiyacını doğuran unsurlar
olduğu görülmektedir. Örneğin İstanbul, tarih boyunca çok sayıda büyük deprem
yaşamış, aynı yerde, yıkıp-yapma ve onarımlarla yeniden inşa edilmiştir.
Afetler kent için yenileme yanında, yeni imar düzenlemelerinin hayata geçmesi
fırsatını ortaya çıkarmıştır (1509 depremi sonrasında İstanbul’da olduğu gibi).
Yakın tarihimizde de 1998-Ceyhan, 1992- Erzincan, 1995-Dinar, 1966-Varto,
1971-Bingöl depremlerinin ardından söz konusu kentler aynı yerde yeniden inşa
edilmişlerdir. Ülkemizde afetin ardından ve afet olmadan önce mevcut tehlike
karşısında risk azaltımı amacıyla yeri değiştirilen yerleşim yerleri vardır.
1939-Erzincan, 1970-Gediz, 1942-Erbaa, 1975-Lice, 1939-Dikili, depremlerinin
ardından bu kentler, eski yerleşim yerlerinin yakınında, güvenli bölgelerde,
kısmi risk azaltımı önlemleri ile yeniden inşa edilmişlerdir. Türkiye’de
meydana gelen depremler içinde 1999-Marmara ve Düzce Depremleri ise neden
oldukları can ve mal kayıplarının büyüklüğü, etkilediği alanın genişliği,
sonrasında hayata geçirilen yenileme ve risk azaltımı uygulamaları yanında,
İstanbul başta olmak üzere farklı kentlerde başlatılan risk azaltımına dayalı
yenileme çalışmaları açısından da dönüm noktası oluşturmuştur.
Türk planlama sistemi içinde henüz
yeni olduğu söylenebilecek (Özdemir ve diğerleri, 2005; Çakılcıoğlu ve Cebeci,
2003: 296) kent yenileme anlayışı 1980 sonrası süreçte özellikle gecekondu
alanlarının dönüştürülmesi amacıyla uygulanmaya başlanmıştır (Dündar, 2003:
65). 1980’li yıllarda bu amaçla hazırlanan ve kamunun öncülüğünde uygulanan ilk
kentsel dönüşüm projeleri Dikmen Vadisi ve Portakal Çiçeği Kentsel Dönüşüm
Projeleridir. Bu yıllardan sonra kentsel dönüşüm projeleri, gecekondu
alanlarının iyileştirilmesinden uluslararası sermayenin de dâhil olduğu büyük
projelere kadar çeşitli ölçeklerde uygulanmaktadır Türkiye’nin en hızlı büyüyen
kenti İstanbul, hem kamu müdahalesi ile hem de kamu müdahalesi dışında yapılan
çeşitli türlerde kentsel dönüşüm projelerine yoğun biçimde sahne olmaktadır
(Kahraman, 2006: 95). Bunun yanında Ankara ve İzmir başta olmak üzere ülkenin
çoğu kentinde farklı türlerde kentsel dönüşüm projeleri hayata geçirilmektedir.
Bu projelerden bazılarını türlerine göre şu şekilde gruplandırmak mümkündür;
a) Çöküntü bölgelerinin / gecekondu alanlarının
dönüşümü: İstanbul’da kıyı alanlarında Tuzla, Beykoz, Sarıyer, Silivri’deki
gecekondu bölgelerinin, eski sanayi alanlarının (Kağıthane Deresi ve çevresi,
Pendik, Kartal sahili ve Maltepe’de eski mermer ocaklarının bulunduğu bölge;
Beykoz’da Beykoz Deri Kundura, Paşabahçe tesislerinin üretimlerine son
vermeleri ile ortaya çıkan boş alanlar) yerlerine lüks konut alanları, iş
merkezlerinin yapılması; Ankara’da Güneypark Konutları, TOKİ’nin farklı
kentlerde uyguladığı projeler, İzmirKadifekale, Karşıyaka-Şemikler, Ege
Mahallesi örnekleri. Ankara’da gecekondu alanlarının yoğunlaştığı bölgeler
(Çankaya, Altındağ, Etimesgut, Gölbaşı, Keçiören, Mamak, Sincan, Yenimahalle)
başta olmak üzere kentsel dönüşüm projeleri uygulanmaktadır. Bunlara örnek
olarak GEÇAK (Çankaya), Aktaş-Atilla (Altındağ), Ege (Mamak) ve Şirindere
(Yenimahalle) Kentsel dönüşüm projeleri örnek olarak verilebilir (Eke ve
Uğurlar, 2005: 383).
b) Soylulaştırma: İstanbul’da kıyı
kesimindeki tarihi yapılarda; 1970 ve 1980’lerde Kuzguncuk, Arnavutköy,
Ortaköy, Cihangir, Beyoğlu, Galata, Balat ve Fener gibi tarihi veya özgün
niteliği olan ve zaman içinde çöküntü sürecine girmiş olan semtlerin dönüşümü
(Uysal, 2006: 88).
c) Merkezi iş alanının dönüşümü:
İstanbul’da Beşiktaş ve çevresinin yeni merkezi iş alanı olması, iş
merkezlerinin burada yer seçmesiyle yaşadığı dönüşüm; Maslak ve Büyükdere aksı;
İzmir’de 3. İzmir Kent Merkezi Projesi.
d) Prestij projeleri ile dönüşüm:
İstanbul’da Beyoğlu, Galataport, Kadıköy’de Haydarpaşa Liman Bölgesi.
e) Sit alanlarının korunması ve turizm
amaçlı dönüşüm: İstanbul’da Tarlabaşı, Hacıhüsrev, Tophane, Dolapdere,
Okmeydanı’ndaki kısmi projeler; Tarihi Yarımadayı kapsayan Fatih ve
Eminönü’deki turizm amaçlı dönüşüm, Ulus Tarihi Kent Merkezinin Dönüşümü
Projesi, Beypazarı Evlerinin Restorasyonu Projesi, Edirne
f) TOKİ’nin öncülüğünde başlatılan
dönüşüm projeleri: İstanbulTuzla’da, Pendik’te (İstanbul park Formula 1 Pisti,
yat limanı, Sabiha Gökçen havaalanı, Sabancı Üniversitesi) (Kahraman, 2006:
95).
g) Doğal afetler nedeniyle kentsel
dönüşüm: İstanbul’da Zeytinburnu, Bakırköy, Küçükçekmece de bu amaçla projeler
yapılmaktadır. İzmir’de heyelan bölgesi olan Ballıkuyu ve Vezirağa’daki
bölgelerin tasfiyesi. Bunların yanında, depremden hasar gören kentler de
(Adapazarı, İzmit, Değirmendere, Düzce gibi) zorunlu olarak yeni konut
alanlarının yapılması, yeni gelişme alanlarının belirlenmesi ile dönüşüm
sürecine girmişlerdir.
Dönüşüm projelerinde kamu ve özel
sektör yanında Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) dönüşüm
alanlarındaki hareketin tetikleyicisi konumundadır. 2006 itibariyle TOKİ, 100
belediye ile gecekondu dönüşüm protokolleri imzalamış, ilk etapta 52 ayrı bölgede
65 bin konutu tamamlamıştır . Kentin boş arazilerindeki veya özel mülkiyete ait
yerlerde özel şirketler kendileri projeler yaparken, proje yapılması riskli
olan gecekondu alanlarında genellikle TOKİ ve belediyelerin uygulamaları görülmektedir
(Kahraman, 2006: 98). Bunun yanında merkezi yönetim de İstanbul’da yapılan bazı
büyük dönüşüm projelerinde imar planlarını onaylayan makam olmasından dolayı
müdahil durumdadır (İETT arazisine yapılacak olan Dubai Kuleleri, Karayolları
Genel Müdürlüğünün Zincirlikuyudaki arsası gibi). Belediyeyle kooperatifler ve
yüklenici firmaların birlikte hareket ettiği projelerin yanında (GEÇAK gibi),
belediyelerin belediye şirketleri aracılığıyla yürüttüğü projeler de vardır.
Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde KİPTAŞ, Kocaeli’de KentKonut gibi.
4.
KÜÇÜKÇEKMECE İÇİN KENTSEL
DÖNÜŞÜM SÜRECİ
4.1.
KÜÇÜKÇEKMECE
HAKKINDA GENEL BİLGİLER
16 km2'lik bir alanı kapsayan Küçükçekmece Gölü' nün çevresinde
kurulmuş olan ilçemiz, TEM Otoyolu ve E5'e yakın oluşu, Atatürk Olimpiyat Stadına
yakınlığı ile İkitelli Organize Sanayi Bölgesi'ne ev sahipliği yapması
nedeniyle oldukça yoğun ve hızlı gelişmekte olan bir yerdir. Ayrıca, ülkenin en
önemli havalimanlarından biri olan Atatürk Havaalanı, ilçeye yalnızca 2 km
uzaklıktadır. İlçede bulunan eğitim kurumları arasında, İstanbul Sabahattin
Zaim Üniversitesi, İstanbul Arel Üniversitesi ve İstanbul Aydın Üniversitesi
yer alıyor. Bu sebeplerden ötürü ayrı bir göç alımı cazibesine sahiptir. İlçenin
kuzeyinde Başakşehir, Güneyinde Bakırköy, Batısında Avcılar ve doğusunda ise
Bağcılar ile Bahçelievler komşu ilçeler olarak bulunmaktadır. Toplamda
21 mahalleye sahip ilçenin nüfusu, 2017
TUİK verilerine göre 770.393 olarak belirlenmiştir. İlçenin nüfus artışı oranı,
İstanbul’un nüfus artış oranının üzerindedir. Nüfus yoğunluğu bakımından
İstanbul’da on ikinci sırada yer almaktadır. Türkiye’nin göç veren
bölgelerinden gelenlerin yoğun olarak yerleştiği Küçükçekmece’deki nüfusun
yapısı da bu duruma paralel bir bileşime sahiptir.
Küçükçekmece
İlçesi’nde yaşayanlar içinde okuma yazma bilmeyenler %2,6, okuma yazma bilen
fakat bir okul bitirmeyenler %18,6’lık bir orana sahiptir. Okuma yazma
bilmeyenler içinde kadınların oranı daha fazladır. Ortaokul altı eğitim
düzeyine sahip nüfus oranı %61’dir. Diğer taraftan, yüksekokul ve üzeri
mezunların oranı ise %11’dir. Bu seviye İstanbul ortalaması olan %14’ün
altındadır. İlçedeki eğitim durumu geliştirilmesi gereken önemli bir stratejik
unsur durumundadır.
Küçükçekmece İlçesi’nde 53 kamu ve 54
özel sektöre ait sağlık kuruluşu ve 207 eczane bulunmaktadır. Kamu sağlık
kuruluşları daha çok aile sağlığı merkezi biçiminde örgütlenmiştir. Özel sektör
kuruluşları ise ağırlıklı hastane, tıp merkezi ve ağız ve diş sağlığı
merkezleri biçiminde hizmet yürütmektedir. İlçenin yoğun nüfusu karşısında
mevcut sağlık altyapısı yetersiz kalabilmektedir. Özellikle sağlık
kuruluşlarının kapasitesi ve erişilebilirliği geliştirilmesi gereken bir unsur
durumundadır.
4.2.
KÜÇÜKÇEKMECE VE KENTSEL DÖNÜŞÜM SÜRECİ
İlçenin
kentsel dönüşüm hikayesini, büyük ölçekli değişim başlangıcı olarak 1979 yılına
kadar dayandırabiliriz. Öncelikle, şuanki Atakent mahallesi ve çevresinde
başlanılan projeler adım adım hayata geçirilmiştir.
Bu yıl içerisinde alınan Başbakanlık
kararı ile alan, toplu konut alanı olarak ilan edilmiştir. 1984 yılına kadar
sağlıklı bir kamulaştırma çalışması yapılamamakla birlikte alan, 1984-1985
yıllarında T.C. Emlak Bankası tarafından, Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı
İdaresine önerilmiş, toplu konut nazım ve uygulama planlarının yapılmasına
başlanmıştır. Yapılan planlamaya göre; Halkalı Toplu Konut Alanı, arazi
üzerinde arazinin farklı morfolojik, doğal ve mikro özelliklerine göre farklı
yoğunluklarda yerleşim alanı olarak düşünülmüş bir uydu kent projesidir.
Halkalı’da sosyal konut kapsamında konut üretilerek ve konut fiyatları ucuz
tutularak, kısa zamanda orta gelir grubunun konut sahibi olması hedeflenmiştir.
Bölgedeki 3 etap halindeki ilk yapılaşmalar 1990 yılında başlamış ve 2001
yılında tamamlanmıştır.
1988 yılında TEM Otoyolu’nun açılması,
eski adı E-5 olarak adlandırılan D-100 (Londra Asfaltı) ile TEM Otoyolu’nu
birbirine bağlayan yolun(Basın Ekpres) yapılmasıyla bölgede başlayan gelişme
süreci Halkalı Toplu Konutları’yla devam etmiş, yolun kenarına birçok sanayi
tesisinin yerleşmesi, yöredeki nüfusun olağanüstü bir hızla artmasına sebep
olmuştur. Bu sanayileşme hareketinin öncüsü İkitelli Sanayi Bölgesi’dir.
1994 yılında alınan karar ile 1,5 milyon
metrekarelik eski Halkalı Çöplüğü kapatılmış, yatırımcılar için bir cazibe
alanı yaratılmıştır. Dönemin İBB Zemin ve Deprem İnceleme Müdürü’nün, 21 Aralık
2001 tarihinde basına yaptığı açıklamada 25 ilçede çalışmanın tamamlandığını ve
Avrupa Yakası’na ilişkin bilgilerin yer aldığı haritaların hazırlandığını
belirtmiştir. Ancak yaptığı açıklamada yerleşime uygun olmayan alanlarda
kesinlikle imar hareketlerine izin verilmemesi gerektiğine işaret etmiş ve
Halkalı Çöplüğü gibi çok kalın dolgu alanları olan bölgelerde dolgular üzerine
yerleşim yapılamayacağını belirtmiş olsa da yerli yabancı birçok yatırımcı
bölge için projeler geliştirmiştir.
Konut ve sanayi alanında gelişmelere
eğitim alanındaki gelişmeler de eklenince Küçükçekmece çekim ve cazibe merkezi
olmuştur. İlçenin güneyinde kurulan üniversitelerde okuyan öğrenciler Halkalı -
Atakent Mahallesi’nde bulunan konutları tercih etmeye başlamış, bu da bölgede
farklı tipolojilerde konut tiplerinin üretilmesine neden olmuştur. 2003’te
Sefaköy’de İstanbul Aydın Üniversitesi, 2007’de Sefaköy’ de İstanbul Arel
Üniversitesi, 2010 yılında Halkalı’ da İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi
açılmıştır.
2009 yılında 300 yataklı İstanbul
Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi;
2011 yılında bölgenin batısında TOKİ tarafından 648 yataklı İstanbul Kanuni
Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Söğütlüçeşme tarafına da 2018
yılı sonlarında Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi açılmıştır.
Bölgedeki ilk konutlar Halkalı Toplu
Konutları’dır. Zaman içerisinde Soyak Olimpiakent, Avrupa Konutları, TOKİ Toplu
Konutları (Manolya, Menekşe Evleri), Bosphorus City, Dumankaya Miks, Soyak
Aparts ve Evostar, Terrace Tema, Güneşpark, Elite City yapılmıştır. Şuan
bölgede devam eden eski Halkalı Çöplüğü üzerine kurulan Temapark projesi bulunmaktadır.
5.
ESKİ HALKALI ÇÖPLÜĞÜNÜN
ÖZEL İRDELENMESİ
Bir zamanlar İstanbul'un çöplüğü olarak
anılan Halkalı, bugün modern yapılaşmanın merkezi haline döndü. TOKİ'nin
toplu konutlarıyla canlanmaya başlayan, daha sonra özel sektörün lüks
projeleriyle parlayan Halkalı’da yapılaşma sonucu büyük ölçekte Küçükçekmecenin
de kaderini farklı yere taşımış oldu. İnşaat firmaları 90'lı yılların
başına kadar İstanbul'un çöplüğü olarak bilinen ve metan gazı patlamalarıyla
namı iyice kirlenen Halkalı'yı lüks konut projeleri ile abluka altına aldı.
Bölgede birbiri ardına markalı konut projeleri yükselirken yeni yatırımlar için
de araziler kapışıldı.
TOKİ'nin gecekonduların
yerine diktiği toplu konutlarla 2000'lerin başında canlanmaya başlayan bölgeyi
özel şirketlerin keşfetmesi ile metrekare fiyatları da tavan yaptı. 2000
yılının başında metrekare fiyatlarının 500-600 TL civarında olduğu bölgede
bugün iyi projeler metrekarede 7-8 bin TL'yi zorluyor.
6. TARTIŞMA ve
SONUÇ
1960
ve 1970 yıllarından itibaren hızla göç almaya başlayan Küçükçekmece, 70’li yıllarda
nispeten çiftçilik ve köy hayatının hüküm sürdüğü ve bu yönde sosyal yaşam
süren insanların mesken tuttuğu köy yerleşim alanı idi.
Sonrasında 1980’li yılların ortasında Çevre
Sağlığı Müsteşarlığı, İstanbul Valiliği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin
özellikle Tarihi Yarımada (Fatih - Eminönü), Kağıthane ile Haliç çevresine
yayılan, çıkardıkları atık, duman, gürültü vb. gibi insan sağlığına zararlı
unsurlarla çevreyi kirleten, bu suretle kente ve kent insanına zarar veren,
şehircilik açısından olumsuz bir durum ortaya çıkaran küçük ve orta boy sanayi
işletmelerini, meskun alanlar dışında, şehircilik ilkelerine uygun ve her türlü
altyapısı hazırlanmış alanlarda toplayarak, çevreye zarar vermeden faaliyetlerinin
sürdürmelerini sağlamak amacıyla 02.08.1985 tasdik tarihli 1/5000 ölçekli
İkitelli O.K.S.B. Nazım İmar Planı hazırlanmıştır. Böylece Küçükçekmece, sanayi
yapıları ve ulaşım ağı gelişip yaygınlaştıkça diğer şehir ve ilçelerden göç
almaya başlamıştır.
Giderek kontrolsüzce artan nüfus karşısında
hizmet ve denetimde yetersiz kalan yetkili mecraların göz yummasıyla çarpık ve
kaçak gecekondu mahalleleri mantar gibi çoğalmaya başlamış ve günümüzde
yaşanılan mimari, sosyal, ekonomik düzensizlik ve sorunların büyük ölçüde
sebebi haline gelmiştir.
1990 lı yıllarda fakir ve orta
halli geçimde olan insanların mesken sahibi olduğu Küçükçekmece, ilerleyen
yıllarda önceden de bahsettiğiimiz önemli değişim ve yatırımlarla sosyal
çehresi değişmiş ve kozmopolit bir ilçe haline dönüşmüştür.
Anlaşılacağı
üzere kentsel dönüşüm, yeni kentsel alanların planlanması ve geliştirilmesinden
çok var olan kentsel alanların planlanması ve yönetimi ile ilgilidir. Maalesef
ülkemizde ve ilçemizde, bazı üzerinde çalışılmış örnek projeler hariç,
çoğunlukla kentsel dönüşüm algısı, bina yenileme ve boş arazilerin konutlar ile
örtülmesi olarak vücut bulmuştur. Bahsedilen sosyolojik, ekonomik, toplumsal ve
çevresel etkileşim yönleriyle dönüşümler planlanmadıkça çevre-insan dengesi
arasındaki kopukluk devam edecektir.
Belli başlı illerde ve bölgelerde
(İstanbul, Ankara, Adana, İzmir…) uygulamaları öncelikle başlanan bu
kavram, sonrasında ülke genelinde yaygınlaşmış ve çalışma alanına sahip
olmuştur. Kentsel dönüşüm denilince akla sadece bina yıkmak ve yerine yeni bina
inşa etmek gelmemelidir. Bir bölgede kentsel dönüşümün gerçekleştirilebilmesi
için imar planları, toplumun sosyal ve demografik özellikleri, ekonomik
göstergeler ve çevre yönetim süreçlerinin bir arada değerlendirilmesi
gerekmektedir. Bu süreçte üretici, son tüketici, kamu, dernek ve odalar,
mimarlar kısaca kentsel dönüşümden etkilenecek her türlü kişi, kurum ve
kuruluşun bir araya gelip konuyu tartışması gerektiği kaçınılmaz bir durumdur.
Kentsel dönüşüm projelerinin planlanması ve
uygulamaya geçilmesi belirli bir süreç içinde gerçekleştirilmelidir. Ancak
uygulamalar daha çok kentsel dönüşüm değil, kentsel dönüşüm temalı bina
yenileme uygulamaları veya boş arsalara yeni yapılar yapmak şeklindedir. Deprem
tehlikesi ön plana alınarak üzerinde herhangi bir inceleme, değerlendirme ve
tartışma olmaksızın hazırlanan kentsel dönüşüm yasa ve
projelerinin bir müddet sonra tekrarlanması kaçınılmaz bir
gerçektir.