29 Kasım 2020 Pazar

YENİ BİR KİTAP KÖŞESİ


 İKİ ŞEHRİN HİKAYESİ📜

YAZAR:CHARLES DİCKENS

🗝️"...Bu açıdan birbirimize benzemiyoruz. Hatta hiçbir açıdan benzemediğimizi düşünmeye başladım.” 
Syf;106

🌟İki Şehrin Hikayesi, Fransız Devrimi'ne doğru giden süreç içerisinde Paris ve Londra'da yaşananları konu alan bir 19. yüzyıl romanı. Dickens, bu iki şehrin insanlarını, hayat şartlarını, aşklarını kendi gerçekçiliğinin süzgeçinden geçirerek anlatıyor. Zamanının Paris'ine, Londra'sına götürüyor...

Keyifli okumalar diliyorum 🌺🤗

Devamını Oku ...

24 Kasım 2020 Salı

YENİ BİR ŞİİR


Selam Olsun

Selam olsun okuyup okutana,
Gözetip kollayana,
Mum olup parlayana, 
Işık saçarak eriyene, 
Geleceği inşa edene, 
Akla ve kalbe dokunana, 
Tohumları ekene, 
Fidanları sulayana, 
Ağlayanla ağlayana, 
Düşünmeyeni düşündürüne,  
Talebeyi fidan, bilgiyi tohum bilene...
Selam olsun sahiden Öğretmen olanlara...
Yazana, 
Okuyana, 
Yaşayana, 
Yaşatana...
Selam olsun tüm Öğretmenlerimize...

Ekrem DEMİRKOL




 

Devamını Oku ...

19 Kasım 2020 Perşembe

YENİ BİR ŞİİR

 



KASIM

Senin gitmeni bekledim ey karanlık! 
Yıllarca beklediğim özleme, 
Güneşi katmak istedim. 
Söyleyeceklerim öyle uzunca değil ki, 
Dinleyeceklerin basit... 
Üşüdüm...
 Güneşi özledim.
Sevdiğimin peşinden koşarken,
 Islanan bedenimin kurumasını bekledim 
Öyle uzunca değil ki istediklerim;
Daha dün ektiğim 
Papatyanın falına bakacak kadar büyümesi,
Sevdiğim insanın gözünde kendimi görebilmem...  
Belki de bir çocuk yetiştirebilmem... 
Hayal gücünden yoksun, 
Âmâ işte bekleme dedim. 
Sen ise karanlık dedin. 
Öyle defalarca tekrarlanacak bir sözüm yok. 
Üşüdüm işte... 
Hem, 
Varlığının zerresi bile tesir etmiyor yokluğun karşısında. 
Hem ben öylece büyüdüm çocuk!
Defalarca bekledim ve defalarca bekleyebilirim.
Daha ölmedim ki ben... 
Aldığım her nefes bir zerreni götürse, 
Canını yaktığım her bir vücudumun parçası, 
Firdevs cennetinden uzaklaştırsa, 
Ben hâlâ arafı düşünürüm. 
Benim söyleyeceklerim basit, 
Senin anlayacakların anlaşılmaz! 
Öylece büyüyeceğim,
 Öyleyse düşleyeceğim Seni...
Ne Sen'de kalmış, 
Ne Sen'den gidecek...  
Hep bir sonbahar hüznü olacağım.
Ne yaşadığım belli olacak, 
Ne de yaşamadığım... 
Belki Kasım'da yağan ilk yağmurla, 
Belki de doğan ilk güneşle hayat bulacağım... 
Ne Sen'den gideceğim,
 Ne de Sen'de kalacağım... 
Öylece düşleyeceğim doğacak sabahları. 
Anlayışında olacağım,
 Anlayışsızca...
Ne senden hür, ne de senden bağımsız 
Öylece gideceğim...
Ve sen!
 Bütün bunları bildiğin halde, 
ÖYLECE GİDECEKSİN...

Gökhan DEVECİ


Devamını Oku ...

12 Kasım 2020 Perşembe

YENİ BİR ŞİİR



                                                              SENSİZLİK

Üzülmüyorum artık, seni kaybettiğime, 

Alışıyorum inan! 

Zamanın içten içe beni hissizleştirmesine. 

Aramıyorum yok... 

Yüzünü görünce mutlu olmayı, sebepsizce... 

Sil baştan da yapmıyorum. 

Uğraşmıyorum izleriyle. 

Yırtıp atmak gerekliymiş meğerse 

Tabi, ben beni bu yazdıklarıma inandırabilirse 

Bak! yine anlatıyorum her şeyi,

Sensizliğe...

                                                                Turgut Reis YILMAZ 


 



Devamını Oku ...

DÜNYA ÜZERİNDE BİLİNEN İLK KÜTÜPHANE



NİNOVA SARAY KÜTÜPHANESİ 
      M.Ö.2000 yılında kurulan Mezopotamya uygarlıklarından biri olan Asurlular tarafından yapılmıştır. Kaynaklara göre Asurluların son kralı Aşurbanipal zamanı M.Ö.626 yılında Asur'un başkenti Ninova kentinde kurulan kütüphanenin kalıntılarında şuana kadar 30 binin üzerinde yazılı tablet bulunmuştur. Burada keşfedilen en önemli eserler arasında hepimizin bir şekilde duymuş olduğu Yaradılış ve Gılgamış Destanı bulunmaktadır.

           Bununla birlikte, kütüphanede atasözleri, sözlükler, mitolojik hikayeler, tıp yazıları, kanunlar, ticari belgeler, mektuplar, dualar ve büyüler gibi çok çeşitli eserler bulunmaktadır. O zamana göre dev bir arşiv gördüğü aşikar. Kütüphanenin ilk kalıntıları 1850 yılında, Musul civarında, İngiliz asıllı Austen Henry Layard öncülüğünde yapılan kazılarda keşfedildi ve sonrasında 20 bin civarı tablet İngiltere'de bulunan British Museum'a taşındı. 

Devamını Oku ...

9 Kasım 2020 Pazartesi

Dünya'da Bilinen İlk Kitap-Yazı

 

Çivi Yazısı   

        Belki çok azımızın merak ettiği ve bir çoklarının da şimdi aklına gelecek bir bilgi paylaşımında bulunarak birlikte öğrenmeye devam edelim. Dünyada gelmiş geçmiş ilk kitap hangisidir? 

     Zor bir soru gibi durmuyor ancak cevabı biraz zor aslında. Çünkü tarihteki bilgiler, özellikle 1000 sene öncesinden geriye gidildikçe, günümüzde keşfedilen bilgiler ile sürekli değişebiliyor. Ancak şuan elimizdeki bulgulara bakacak olursak da biraz fikir sahibi olabiliriz. Tabi ki şimdilik...Öncelikle Kitap olarak neyi baz almalıyız? Kitap kavramını nasıl belirliyoruz? Keşfimiz sonucu bildiğimiz şuanki bilgiler ne derece doğru? Veya belki de yüzbinlerce yıl önce yok olmuş ve hiç somut olarak keşfedemediğimiz muhteşem medeniyetler vardı. Hepsini sonra düşünürüz tabi. 

      Gelelim ilk kitap hangisi konusuna...Şuanki manada kapaklı ve bir kaç sayfadan oluşan bildiğimiz ve ulaşabildiğimiz bir kitap keşfi yapıldı(Diamond Sutra-MS.868). Ancak elimizde kitapların tarihi olarak kabul edebileceğimiz daha eski somut kaynaklar da mevcut. Mesela tabletler, parşömenler, papirüs ruloları...Sırasıyla hepsini sonraki yazılarımızda irdeleyeceğiz elbette. Şuan için biz bir açılış mahiyetinde 'Arkaik Çivi Yazısı' ndan bahsedelim.  

     Evet çoğumuzun duyduğu çivi yazısı...Çivi yazısı diyerek geçmeyelim, insanlık için müthiş olaylar zincirinin büyük bir öznesidir kendisi. Şuan için yazının icadı Eski Sümer uygarlığının ellerinden çıkmış gibi duruyor. Sümerler, günümüzden yaklaşık 5500 yıl önce medeniyet oluşturarak yaşamını sürdürmüş olan Mezopotamya bölgesi uygarlıklarından birisidir. Sümerler, M.Ö. 4000-2000 yılları arasında, şimdiki Irak'ın güney kısmına denk gelen topraklarda yaşamışlardır. Tabi ki aynı zaman sarmalı içerisinde, birbirinden -muhtemelen- habersiz şekilde yaşayan farklı uygarlıklar da vardı dünya üzerinde. Mesela Mayalar, İnkalar ve Aztekler...Onlar da bağımsız olarak kendilerine has yazı sistemleri geliştirmişlerdi. Ayrıca Eski Mısır Uygarlığının, Sümerlerin çivi yazısını icadından tahmini bir kaç yüzyıl sonrasında 'hiyeroglif' yazısını oluşturdukları da biliniyor.  

 



   Dönelim Çivi yazımıza...Bulabildiğimiz ilk yazılı dil arkaik çivi yazısıdır. Piktografik bir dili olan bu yazı, tabletler üzerine işlenerek aktarılabiliyordu. E tabi, dönem şartları gereği...herkesin bir e-kitap cihazı falan bulunmuyordu. Neyse e-kitap konusuna daha çok yolumuz var, ona sonra değiniriz pardon. Piktografi ne demek diye soranlar için de google ile bile uğraşmalarına gerek kalmadan kısaca bahsedeyim:               İnsanlar, bir eşyayı, bir objeyi, bir yeri, işleyişi, kavramı vs. resmetme yoluyla her birini temsil eden semboller seçmişler ve birbirlerine aktarmaya çalışmışlardır. Yani temsili ve grafiksel çizimler ile, semboller ile kullanılan bir anlatım biçimidir denilebilir.  Bilin bakalım Sümerler yazıyı neden icat etmiş. Aşklarını ifade etmek için mi? Dinlerini daha güzel sonraki nesillere aktarabilmek için mi? Yok hayır. İnsanların birbiriyle iletişim kurma amaçlarından biri de Aşk ve Sevgiden sonra ticaret idi. Hala öyle sanki...Hatta şu günlerde öncelik gibi.  

 


        Neyse, Sümerler yazıyı icat ederek, gelişen uygarlıklarında artış gösteren sosyal ve ekonomik etkileşimi kontrol altına almaya ve kolaylaştırmaya çalışmışlardır. Yani yerleşim arttıkça tarım üretimi artmış, üretim arttıkça ticaret artmış ve haliyle alışveriş faaliyetleri kayıt altına alınması gerekecek düzeye ulaşmıştır. Evet, maalesef insan medeniyetleri, çoğunlukla ya paradan ya savaştan dolayı kendini geliştirme çabasına girmişlerdir. Bu da ayrı bir konu olarak ilerleyen zamanlarda acizane irdelenecektir. Tekrar gelelim çivi yazımıza. Bu yazının, taşların ve tabletlerin üzerine işlenmesiyle sonsuzluğa ulaşması için muhafazası sağlanmaya çalışılıyordu. Zamanla geliştirildi, sembollerde artış sağlandı ve daha fazla kavramın ifade edilmesine olanak sağlanarak, insanın asıl cevheri olan soyut dünyanın aktarımının kapılarını araladı. Soyut kavramlar için de semboller kullanılmaya başlandı. Resimlerden işaretlere kadar semboller arttıkça yazının da şekli değişti, evrildi. 

       Sonrasında Çivi yazısı, Sümerlerden diğer Mezopotamya uygarlıklarına, Anadolu ve İran bölgelerine sıçradı. Uzun bir süre de birçok halk, çivi yazısı olarak kullanmaya devam etti. Kendi yaşadığı coğrafi ve kültür durumlarına göre de insanların  birbirlerinden farklılaşarak, kullandıkları yazı sistemlerini değiştirmeleri sonucu da günümüze kadar dallanmıştır. Yazı, elbette ekonomik kaygıların sonrasında farklı alanlarda da kullanılmaya başlandı. Kültürel olarak kategorize edilirse hikaye anlatımına da geçildi diyebiliriz.  Bilinen ilk yazılı hikaye ise Gılgamış Destanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha evvelki paylaşımlarımızda bahsettiğimiz üzere Asurlular tarafından yapılmış Dünyanın bilinen İlk Kütüphanesi olan Ninova Saray Kütüphanesi'nde bulundurulmuş bu hikaye, Uruk hükümdarı olan Gılgamış(Gilgamesh) 'ın mitolojik hikayesini anlatmaktadır. Kitap veya Kitabe olarak kabul eder isek işte böyle bir kitap serüveni var diyebiliriz. Elimizde tuttuğumuz güzel resimli ve kapaklı üretilen sayfalardan oluşan kitaba yolculuğumuz sırasıyla devam edecektir. Sıradaki konumuz için takipte kalabilirsiniz. 

 


       Evet bildiklerimiz, bulduklarımız bu asırda şuan için bunlar. İleride başka bir keşif yaşanır da karbon testi sonucu daha eski olduğu ispatlanan bir yazı sistemi bulunursa mutlaka birbirimizi haberdar edelim...

           Not : Bilgilendirme yazımız derlemelerden, araştırmalardan ve yorumlardan oluşturulmuştur. 

Devamını Oku ...